İslam Felsefesinin Problemleri Nelerdir? – Yazbuz.com

İslam öncesi dönemde Doğu'daki bazı okullarda Antik Yunan felsefesinin tercümeleri yapılmıştır. Çeviriler Doğu ile Batı arasında bir köprü haline gelmiştir. Böylece Antik Yunan felsefesi Doğu'da öğrenildi. İslam felsefesi de bu tercümelerin etkisiyle gelişmeye başlamıştır. Bu yazımızda “İslam felsefesi nedir, İslam felsefesinin düşünürleri kimlerdir?” sorusunu soracağız. Ve “İslam felsefesinin sorunları nelerdir?” Bu gibi soruların cevabı aranacak.

İslam Felsefesi Nedir?

İslam felsefesi nedir?İslam felsefesi sadece Müslümanların yarattığı bir felsefe değildir. İslam felsefesinin tarihi MS 7-12. yüzyıla kadar uzanır. 19. yüzyılda İslamiyet'in kabul edildiği coğrafyada ortaya çıkmış ve zamanla giderek daha fazla yayılmaya başlamıştır. İslam felsefesi sayesinde İslam coğrafyasında İslami ilimlerin dışında çeşitli çalışmalara da uygun ortam sağlanmıştır. Yani İslam felsefesi sadece Müslümanların yarattığı bir felsefe değildir. İslam'ın hakim olduğu coğrafyalarda farklı dinlere mensup olan veya inancı olmayan filozofların eserleri de İslam felsefesi kapsamında incelenmektedir. Bu nedenle İslam coğrafyasında çeşitli felsefi görüşler bulunmaktadır. Yine bu görüşler etrafında şekillenen ekoller de bulunmaktadır. Böylece İslam felsefesi ortaya atılan fikirlerin öğretilmesiyle şekillenmeye başladı. İslam felsefesinin genel özellikleri şu şekilde sıralanabilir: Antik Yunan felsefesinden ve filozoflarından etkilenmiştir. Akıl, iman, iman gibi konular konuşuldu. İslam öncesi problemler üzerine tartışmalar yapıldı. Antik Yunan felsefesine ait eserler Süryanice ve Arapça yazılmıştır. Gibi dillere çevrilmiştir. Felsefenin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Batı felsefesinin de gelişmesini sağlayarak Rönesans akımlarının oluşmasına zemin hazırlamıştır.

İslam Felsefesinde Bazı Görüşler

İslam felsefesinde bazı görüşlerİslam felsefesinde çok farklı görüşler vardır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi İslam felsefesi sadece Müslümanların katkısıyla gelişmemiştir. Yine pek çok farklı dinden ve din dışı felsefeci, çeşitli görüşler ortaya koymuşlardır. Bunlar aynı zamanda İslam felsefesi içerisinde de değerlendirilmektedir. Hazırsanız İslam felsefesinde incelenen görüşlerden bazılarına bir göz atalım.

Tabiyyun (Doğabilimciler)

Zihnin deneyimler yoluyla oluştuğu ve bilginin duyular yoluyla elde edildiği görüşüdür. Bu görüşe göre Tanrı ile insan arasında dinsel bir bağ yoktur. Yani daha çok Deist anlayışı savunan bir yaklaşım sergiliyor. Tabiyyun görüşünün en önemli temsilcilerinden biri de Râzî'dir.

Dehiyye (Materyalizm)

Gerçek olan tek şeyin madde olduğunu savunuyor. Maddenin sonsuz olduğu düşünülüyor. Yani dehiyye felsefesine göre Tanrı yoktur. Tek mutlak varlık maddedir. Bu görüşün en önemli temsilcisi İbn-i Ravendi'dir.

Safa Kardeşliği

Safa Kardeşliği tüm ilimleri bir araya toplamak isteyen bir toplumdur. Bu görüşe sahip filozoflar, insanın erdemli bir birey olması ve ilahi kanunlara göre yaşaması gerektiğini savunurlar. Genellikle İslam ansiklopedistleri olarak da bilinirler.

Peripatetikçilik Felsefesi

Hayatın İslam esaslarına göre yaşanması gerektiğini savunuyorlar. Peripatetik felsefe akla dayalı bir inançtır. Aristoteles ve Platon'un felsefesinden etkilenerek İslam'ın ilkelerini şekillendirdiler. Matematiğe ve mantığa dayalı bir fikirdir. Önemli İslam filozofları arasında Farabi ve İbn Rüşd bulunmaktadır.

Bazı İslam Filozofları

İslam din felsefesinin oluşumunda etkili olan filozoflar bulunmaktadır. Genel olarak bu filozoflar Peripatetikçilik felsefesini oluşturmuşlardır. İslam felsefesi alanında incelenen bir diğer görüş ise tasavvuf felsefesidir. Bu başlık altında İslam filozofları ve savundukları görüşler hakkında kısa bilgiler vereceğiz.

Farabi

FarabiFarabiFarabi zorunlu varoluş kavramını ortaya attı. Ona göre zorunlu varlık, kimseye ihtiyacı olmayan sonsuz güçtür. Yani bizzat Allah'tır. Yeryüzünde görünen her şey onun eseridir. Doğa olaylarında Aristoteles'in madde ve biçim teorisini benimsedi. Tanrı'yı ​​hem öz hem de varlık olarak kabul etti. Madde ve Tanrı ikiliğini ortadan kaldırarak tümevarımsal yaklaşıma yaklaştı. Bu fikirlerinden dolayı Farabi tasavvufa yakın bir düşünürdür. Platon'un devletle ilgili kitabından etkilenerek “insanları içeren toplum” fikrini ortaya attı. Tüm insanlar için bir dünya devleti fikrini ortaya attı. Platon'un düşüncelerinden farklılaşan en önemli görüş onun tüm dünya için yarattığı toplum düşüncesidir. Bu sayede şehir devleti fikrine bir yenilik getirdiği söylenebilir.

İbn-i Sina

İbn-i Sinaİbn Sina da Farabi gibi dünyadaki bütün varlıkların Allah tarafından yaratıldığı görüşünü benimser. Ona göre dünya yaratılmadan önce yalnızca Tanrı vardı. Daha sonra Tanrı tarafından saf bir ruh yaratıldı. Söz konusu ruh ilk bedendir. Bu bedenden evrenin tüm ruhu ve bedeni oluşmaya başlar. İbn-i Sina buna “aktif akıl” adını vermiştir. İbn-i Sina, insanın bilgiye ve hakikate yönelirken akıl aşamalarından geçtiğini savunur. Ona göre insan ruhu, kavramları görme ve kavrama yeteneğine kavuşur. Bu ancak aktif bir zihinle gerçekleşebilir. Bu nedenle İbn Sina mutlak dünyaya yalnızca yaşayarak ve duyarak ulaşmanın görüşünü doğru bulmamaktadır. Onun mistisizmine göre insan ancak ruhunu temizleyerek ve “aktif zihne” yönelerek mutluluğu bulabilir. İyilik ancak bu şekilde bulunabilir ve tanınabilir.

İbn Haldun

İbn HaldunToplumların doğuşunu, gelişmesini ve çöküşünü araştıran bir düşünür olan İbn Haldun, tarih ve felsefe alanında önemli görüşlere sahiptir. Bu alanlarda araştırma yaparken Tanrı hakkında değil, incelenebilecek doğa olayları hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Dayandığı iki konu var. Bunlar akıl ve gözlemdir. İbn Haldun, toplumların oluşumunda önemli faktörlerin coğrafi ve ekonomik koşullar olduğunu söylüyor. Toplumların tarihsel gelişimi de bu faktörlere göre değişiklik göstermektedir. İbn Haldun'a göre insanları toplum kurmaya zorlayan sebep, kendi başlarına üretememeleridir. Ona göre zayıf insanlar her zaman toplum içinde yaşamak zorundadır. Aynı zamanda coğrafyanın sosyal farklılıkların temeli olduğunu savunuyor. Ekonomi toplumları etkileyen bir diğer faktördür.

Hacı Bektaş-ı Veli

Hacı Bektaş-ı VeliHacı Bektaş-i VeliHacı Bektaş-i Veli, kendi fikirleri doğrultusunda tasavvuf felsefesine daha çok yaklaşır. Hacı Bektaş-i Veli, kendisinden bir asır önce yaşayan Ahmed Yesevi'den etkilenmiştir. Çoğunlukla yaşadığımız dünyaya dair görüşlerini dile getirmiştir. Her şeyin insanın kendisinde aranması gerektiğini savunur. Önemli olanın sevgi ve dürüstlük olduğunu ve bunun akılla bulunabileceğini söyledi.

Yunus Emre

Yunus EmreYunus EmreYunus Emre, varoluş anlayışını ve dünya görüşlerini dile getiren bir düşünürdür. Ona göre Tanrı mutlak ve ölümsüz bir varlıktır. Allah dünyada görülen her şeyi yaratmıştır. Bu nedenle yeryüzündeki canlıları Tanrı'nın bir yansıması olarak görüyordu. Derviş felsefesini benimsedi. Dervişlikte ölüm korkusunu yenerek kötülüklerden arınmak, Allah ve insanlık için çabalamak gerekir. Bu nedenle erdemli davranışlar sergilemek önemlidir.

Mevlana

MevlanaMevlanaMevlana erdem ve ahlak konusundaki düşüncelerini de dile getirdi. Ona göre dünyada önemli olan var olduğu sürece insanca yaşamak önemlidir. İnsanları sevmenin Allah'ı sevmekle aynı şey olduğunu belirtti. Onun görüşlerine göre kendini bilmek önemlidir. İnsanları insanca yaşadıkları sürece ayrım yapmadan kabul eder.

İslam Felsefesinin Sorunları

İslam felsefesinin önemli düşünürlerinden sonra onların sorunlarına değineceğiz. Peki, İslam felsefesinin sorunları nelerdir? Sırasıyla bakıldığında İslam felsefesinin sorunları şunlardır: Yaratıcının varlığını ispat sorunu, İrade özgürlüğü sorunu, Toplumla ilgili sorunlar, Bilgi sorunu.

Yaratıcının Varlığını İspat Sorunu

İslam felsefesinin temel sorunlarından biri yaratıcının varlığını ispat etme sorunudur. Yaratıcının varlığının ispatı, makul delillerin sunulmasıyla şekillenir. Bazı İslam filozofları, Yaratıcının varlığının, yeryüzündeki canlıların mutlak varlığından oluşması gerektiği görüşündedir. Onlara göre insan ölü bir varlıktır. Ancak yaratıcı mutlak ve sonsuzdur. Akla dayalı bir diğer görüş ise insanın doğumdan ölüme değiştiğidir. Bu dönemde kişi olgunlaşır ancak bunu tek başına başaramaz. Örneğin Eş'arî, fikirlerini savunmak için Kur'an-ı Kerim'den ayetler gösteriyor. Bunları açıklayarak Yaratıcının varlığına delil teşkil eder.

İrade Özgürlüğü Sorunu

irade özgürlüğü sorunuBazı filozoflar insanın özgür olduğunu savunurken, bazıları da insanın özgür olmadığını, mecbur olduğunu savunur. İslam felsefesinde özgürlük, insanın seçim yapması ve eyleme geçmesi mantığına göre açıklanır. Bu nedenle kader ve irade kavramları birlikte ele alınmaktadır. İslam filozofları bu problemi mantık çerçevesinde incelerken insanın Allah karşısında nerede durduğunu açıklamaya çalışırlar. Bazı filozoflar insanın özgür olduğunu savunurken bazılarına göre ise insan özgür değildir, mecburdur. Mu'tezile'nin görüşlerine göre insanın aklı ve iradesi vardır. Bu nedenle ödül ve ceza davranışa göre belirlenir. Cebriyye'nin fikirlerine göre insanın davranışlarının eyleme dönüştürülmesi Allah tarafından gerçekleşir. Başka bir fikir ise Mâtürîdî kelamcılar tarafından verilmektedir. Onlara göre insanın eylemlerinde bir iradesi vardır. Ancak insanın davranışlarını belirleyen Allah'tır. Bir kişi bu kurallara göre yaşadığında ödüllendirilir. Yaşamazsa Kur'an'da yazdığı gibi cezalandırılacaktır.

Toplumun Sorunları

Toplumsal hayata ilişkin problemler İslam filozoflarının ilgi alanına girmektedir. Topluma yönelik ileri sürülen görüşler devletleri de ilgilendirmektedir. Farabi'ye göre insan toplum içinde yaşamalıdır. Bu sayede onların tüm ihtiyaçları karşılanıyor. Ona göre toplumda barışın sağlanması adalete bağlıdır. Erdemli bir durumda yaşayan insanlar mutlu olacaktır. İbn Haldun, toplumun insan yaşamı için doğal bir ortam olduğunu savunur. Mutlu bir toplum için devletin savaştan kaçınması ve toplum içinde barışı sağlaması önemlidir. Bir diğer sosyal görüş ise Hacı Bektaş-i Veli tarafından verilmektedir. Ona göre toplum mutluluğu sevgi ve dürüstlükle bulur. Bireyler toplumda huzur ve mutluluğu kendilerini tanıyarak sağlayabilirler.

Bilgi Sorunu

İslam filozofları da bilgi sorunu üzerinde durmuşlardır. Farabi'ye göre bilgi, fikir sahibi olmak anlamına gelmez. Ancak bilgiye ulaşmanın bir aşamasıdır. Düşünce düşüncesinin insan zihninde bir karşılığı varsa, belirtilen görüş bilgiye dönüşebilir. Görüş dışarıdan görünenle uyumlu olduğunda bilginin doğruluğu anlaşılır. Bir diğer düşünür ise Gazali'dir. İnsanın aklı ve duyuları ile çeşitli bilgilere ulaşabildiğini belirtmektedir. Ancak kesin bilgi için akıl ve akıl yeterli değildir. Kişi doğru mu yanlış mı olduğunu görebilir veya karar verebilir. Ancak insan doğası hata yapmaya eğilimlidir. Bu nedenle kişi, kendi deneyiminin farkına varmasıyla oluşan sezgi yoluyla kesin bilgiye ulaşır. Yazdığımız bu makalemizde İslam felsefesi açısından birçok sorun ele alınmıştır. Bahsedilen sorunlara ilişkin birçok fikir ortaya atılmıştır. Yine bazı filozoflar varlık anlayışı ve öteki dünya gibi kavramlar üzerinde yoğunlaşırlar. Bazıları erdemin ve etik davranışın bu dünyada olduğunu iddia ediyor. İslam'da ahiret hayatı da buna göre şekillenmektedir. Yine İslam felsefesi sadece İslam'a inananlar tarafından değil, o coğrafyada yaşayan birçok farklı düşünür tarafından da tartışılmıştır. İslam felsefesine dair detayları öğrendikten sonra Hıristiyan felsefesine dair öne çıkan noktalara göz atmaya ne dersiniz? Daha sonra Hıristiyan Felsefesinin Genel Özellikleri yazımızı inceleyebilirsiniz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın